23 Nisan 2012 Pazartesi

yeraltı ve zapiski iz podpolya ( yeraltından notlar )

Yeraltı filmine geçmeden önce;

Zapiski iz Podpolya

zapiski iz podpolya ( yeraltından notlar ) bizi bize anlatan Dostoyevski'nin en sevdiğim eserlerinden biri. Dostoyevski bu eserinde insanın bataklıktan nasıl çıkacağının ipuçlarını bizlerle paylaşıyor. Paylaşıyor paylaşmasına ama bizi biz yapan değerler, yazarların anlatıığı biçimde, toplumun seni nereye empoze etmek istediğinin manifestosu. Dostoyevski'nin insan psikolojisini anlatış biçimi hârikûlâde. İnsan arzuların peşinde pervasızca sürüklendiği zaman insanlığı nefsi oluyor. Nefsin yakıtı olan bitmek bilmeyen istekleri o kişiyi insan olmaktan çıkararak, nefsi mabud yapıyor, mabud olan nefsten de riyâkârlık boy veriyor. Ruhun gıdasını vermemek maddesel istekleri azdırıyor; Dostoyevski de ruhtan bî-haber olmanın insanın başına ne türlü bâdireler getirdiğini, yaşantısıyla doğru orantılı olarak, bu kitabında enfes bir şekilde anlatmakta.

Yeraltından notlar, Dostoyevski'nin de çıkmış olduğu kümeden nefret ettiği hayatının izdüşümü niteliğinde bir eser. Protagonistin ruhsal bunalımlarıyla, Dostoyevski'nin bunalımları eşdeğer aslında. Nietzsche'nin bile atıfta bulunduğu bu eser, Toplum mühendislerinin isteklerine boyun eğmeyen kitlenin, toplumsal alanı heyula şeylerle doldurması olarak kanıksanabilir veya kabûl edilebilir.

Dostoyevski'yi okumaya ilk başlanıldığı zamanlarda bilindiği üzre, oluşan duygu yoğunluğu okuyucuyu Dostoyevski bağımlısı yapıyor. Bu yoğunluk diğer bazı isimleri de oldukça etkilemiştir aslında ya da düşünürleri.  
  
 ------------------------------------------------------------------------------------------------------ 
Yeraltı

Zeki Demirkubuz, her türlü arazi şartında insanı unutmayan, bunu yaparken de sinema anlayışından ödün vermemeye çalışan ve bu devirde en iyi psikolojik silah ve san'atı beyne nakşetmek babında en önemli araçlardan biri olan sinemayı, kendine has özellikleriyle aksettirmeye uğraşan modern zaman Don kişotlarından biri. Bu serüveninde yel değirmeni vazifesi gören insanlara, Son dönem sinemasında Dostoyevski yardımıyla savaş açmış bulunuyor.

Yeraltı filmi, Engin Günaydın'ın enfes performansını şimdilik ayrı değerlendirecek olursak, Demirkubuz'un toplum tarafından ötelenen insanları kasvet yumağıyla sarmalayarak, aslında siz busunuz demeye çalıştığı bir film. Bu yüzden de filmin Dostoyevski mülhemliğinden bakış açısı şudur;

Toplum, ( yâni, modern toplumlar ya da eski batı uygarlığı )-- ( Dostoyevski zamanında farklı nüanslarla aynıydı )
 sizi daima farklı kılar ve hayatınızı öylece sürdürmenizi ister. Modernite buna içtimaileştirme-  socialisation - demekte. İşte bu sociable insanlar güruhunun içinde uydurulmuş ( agencé) ve hileyle üretilmiş ( machiné) arzudan gayrı bir şey yoktur düsturu, bazı konularda insanı oldukça yıpratmaktadır. Sorgulamadan ve büyük ölçüde arzumuz uğruna sosyalleşiyoruz. Bu bir zırvalama, bir hezeyan, bir psikoz olarak okunabilir ki, güruhla beraber ve ondan hiç de ayrı olmayacak şekilde toplumca hastalanıyoruz. içtimaileşmek, modernitenin perçinlediği bir mikroptur ve örgütlenmenin zıddıdır.

Zeki Demirkubuz'un bu filmi de, toplumun yeraltına attığı insanların şaşkınlığını Dostoyevski yardımıyla insanların gözleri önüne serme istediğinden başka bir şey değildir. Filmi beğenir ya da beğenmezsiniz, Demirkubuz'un en azından bir amacı var.

Engin Günaydın'ın performansıysa kelimelerle ifade edilemeyeceğinden, Yeraltından notlar iktibasına da Günaydın yakışırdı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder