Doğu Almanya'yı anlatırken / çözümlerken tüm despot rejimleri ayyuka çıkaran, Almanların sinema dünyasına kazandırdığı en önemli realist filmlerden biri daha.
Filmin girizgâhında ve sonunda ayan olan en önemli şey, ister sosyalist olsun isterse de diğer totaliter rejimler, düzeni sağlayan elitistlerin her türlü menfaati, devlet denilen heyula şeyi kullanarak halka zorla dayatmaları. Bu organizasyonların en bâriz tarafı, lineer denklem gibi veya ona benzer bir şekilde kendi doğrusunu bir çizgi üzerinde halka baskı aracı olarak kullanma isteği. Filmdeki yazar karakteri ve ona baskı uygulayan kesim bunun en somut örneği niteliğinde.
Filmin geçtiği zamanlar Doğu Almanya'nın kendini ontolojik olarak sorguladığı dönemlere denk geliyor : Batı gibi küllerinden doğan, dünya düzenine entegre olmuş bir büyük kardeşin yanıbaşında, retroaktif durumunu düzeltemezken, ekonomik ve özgürlük babında sosyalist sisteme zorla biat ettirilmiş insanlara daha büyük kardeşin durumunu anlatamamış olması, özgürlük denilen kavramın geçerliliğini sorgulama gerekliliğini içerirken, Doğu Almanya'nın çöküş süreci böylece başlamış oluyor.
Sosyalist sistemi muhafaza etmek için çalışan kesim bile, olayın vahametini ortaya sunuyor. İstihbaratta önemli kademede olan insanlar filmde olduğu gibi aslında rejim despotlarından rahatsız durumda. Filmde geçen bir sekansta olduğu üzre espri yapabilmek bile gizli kapaklı oluyor. Ama alt kademedeki devrim muhafızı diyebileceğimiz bir insana âmirinin yaklaşımı çok ilginç; mealen : " Korkma! baskıcı düzen de en nihayetinde bir yalandan başka bir şey değil; tek farkla, merhamet yok, onun yerine sahte sevinçler ve bağlılık var. "
Filmin teknik kısmıysa başarıdan ziyâde mükemmeli arayan yönetmenin taşları yerli yerine oturtmasıyla, iki saati aşkın bir film çabucak geçiyor. Oyunculuklar ise disiplinle özdeşleşmiş bir bölgeye nâzire yaparcasına çok iyi.
son olarak, benim aylar önce bu filmi izlememe vesile olan arkadaşa ahirette çay ısmarlamak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder