Herkeste müsavi miktarda bulunmayan miyar. Bu sebeple ya tahammül ya sefer, bre istikbâl makyajında yeri olmaması gerekir. ( tamam tamam bir şey yok, ilgi çekmek için yazdım burasını) İki çeşit akıl vardır; akl-ı selim ve akl-ı sakim. akl-ı selim sahipleri hiç yanılmayan akla sahip kişilerdir ki, bunlar peygamberlerdir. HA, zelle denilirse, orası başka bir konu ve bu yazdıklarımızla alâkası yok. Sakim akıl sahibi kişiler ise, işlerinde hata eden ve mukallid olmak zorunda olan kişilerdir.
İşte tam da bu noktada, hepinizin nefsini öteliyor, yeni yılda ötelenen nefisle kendinizi ve kendimi boy aynasında görmememizi yürekten diliyor, bu kadar uzun cümle kurduğum için sizden özür dilemiyorum. Hepimiz öleceğiz, onun için hoplasak da, zıplasak da ufacık bir mezar bizi bekliyor. Nefsi itminâna kavuşmamış herkesin öğrenmesi, öğrendiğini tatbik etmesi gerekir. peki neyi tatbik edeceğiz ? ilk önce kibrimizi asimile edip, sonra ben buralardan giderken, bana içinden saydıran varsa, ki vardır, onlarla beraber en büyük cihadın nefisle olduğunu bilip, onla mücadeleyi hayatımızda tatbik etmemiz lâzım. Sana ne diyenlere hak veriyorum, hakikaten bana ne ? banane diye bir şey yok. birşey de çok eskilerde kaldı. Salt bu hatırlatma dolayısıyla TDK'dan para aldım.
Uzun bir geyikten sonra, akıl ile zekâ arasında mecnun ile leylâ arasındaki fark kadar uçurum olduğunu belirtmek istiyorum. Ne demiş ünlü düşünür susanne büşra feykgirl " zekâ, tecrübeler arasındaki bağlantıyı ölçerek, bunu pratiğe dökmektir. " buradan da anlaşılacağı üzre her zekâ sahibi akıllı değildir. Bunu en güzel yerden okumak için, mektubat-ı rabbani şiddetle tavsiye edilir.
Akıl; iyi ile kötüyü birbirinden ayırmaya yarayan bir kuvvettir. Zeka ise, bağlantıları hızlandıran metrobüs. Onun için, her zeki insana mal değilsin demek, abesle iştigaldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder