siyaset yapabilme özelliği, menfî bir durumla karşılaştığımızda, ilk önce kendimizi teskin etmemize yarayan bir silahtır. bir insan, senin kafanı bozabilir. sen, eğer o insanın suyuna gidersen, kürek çekmekle yorulmazsın. eğer kürek çekmekle vakit kaybedersen, ya o suda boğulursun veya küçük bir mes'ele, korkunç bir boyut kazanabilir. evet, elitist takılıp, bazı şeylerden uzak durabilirim ya da tepkisiz kalırım dediğini duyar gibiyim; ama hiçbir insan, diğer insanlarla olan ilişkilerinde kendi kabuğuna çekilemez. Çekilirse, en başta kendisi bir sorun mahiyetini kazanır. - ve bunun pragmatizmle organik bir bağı bulunmamaktadır. siyasetin temel prensibi esasında, çift taraflı memnuniyettir. yâni, alan razı, satan razıdır. diğer bir konu da, siyaseti kullanarak, arkadaşlık bağının güçlendiği; yine insanların, diğer insanlarla ortak bir paydada buluşabildiği; müspet bir hadisenin siyaset aracılığıyla çok daha kuvvetlenebildiği; yine dediğimiz gibi, menfi bir hadisenin müspet bir şeye bile evrilebildiği; önyargılardan arınılabildiği; gibi... şeyler siyasetin prensipleri ve kazançlarındandır. -
( buraya kadar olan yazı, biraz pollyannacılık kokuyor. ve zâten insanî boyutu. buna katılıyorum. ama, siyasetin nefret edilen bir konu olması, - ben de siyasetçiler yüzünden nefret ediyorum.* - siyaseti kurumsal bazda kullanıp, nefret edilmesini sağlayanlar yüzündendir ki, siyaset kurumu / parti aracılığı bunun baş müsebbibidir. )
siyaset kurumu, tarihsel süreçle ele alınması gereken bir araç : bugün gelinen noktaysa, bu kurumun salt insana fayda getirme / insan için çalışma umdesinden ( ilkesinden ) sıyrılıp, monarşilerin yerine ikâme edilen bir sistemin, sorgulanmasına kadar gitmesine yol açmıştır.
Bacon'un temellerini attığı düşüncelere tezat ya da paralel bir şekilde, rüşvet suçundan suçlu bulunması, dünya üzerinde görülen en trajikomik hikâyelerden biridir. kendini o veya bu şekilde >>>( bana göre çok büyük yaralara da sebep olmuştur. ) bilime adayan bir insanın, insanî zaaflarına yenik düşüp, siyaseti yücelttiği bir ortamda, siyasî argümanların, siyaset üzerinden çıkar ilişkisine önayak olması, insanın kendiyle olan çelişkisidir. ( kendisi bilim insanı olmasının dışında, bir siyasetçiydi ) buna , gücü elde ettiğinde yavşaklaşma da diyebiliriz.
yavşaklaşma temayülü, aynı ata bahis oynayan birbirinden habersiz kardeşleri andırmaktadır. o at, yarışı kazandığında veya kaybettiğinde kardeşler, sevinci veya hüznü tek başına yaşamak zorunda kalırlar. siyaseti kullanıp kendini tatmin etmek de, at yerine insan üzerinden olduğundan, ehil olmayan kişilerin elinde insan üzerinden bahis oynamaktan farksızdır. dolayısıyla, bugünkü pragmatizm temelli siyaset, yönetttiği sınıfı ileriye taşımaktan / tekamüle uğratmaktan / onlar adına güzel bir şeyler yapabilmekten / ve en önemlisi hizmetten azade olarak, devam edegelmektedir. ( tabii, arada iyi şeyler de yapılıyor )
siyaset, çok çok uzun bir konu olduğundan, " söz uçar yazı kalır hesabı " ve " kısa kes aydın havası olsun güdüsüyle " bir şeyler yazmaya çalıştım.
son olarak, yine de siyasete olan ihtiyacımız, siyasetçilere olan ihtiyacımızdan daha fazla. insanlar gelir geçer, kurumlar bâki kalır düsturunun hepimiz bilincindeyiz. ( klişe ama öyle, öyle öyle, gerçekten öyle, öyle ya,, tamam öyle ) sade vatandaşların siyasetle olan ilişkileri siyasetçiler kadar samimiyetsiz olursa veya siyaseti ' laf geçirme sanatı ' olarak anlarsak, bazı şeylere müstehak olduktan sonra, siyasetçilere çemkirmemiz hiçbir şey ifade etmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder