Yann Tiersen'in müziklerini yaptığı en iyi filmlerden. Good Bye Lenin gerçek anlamda çok anneci bir film. Hayatta bu kadar karşılıksız seven tartışmasız sadece annedir. Bu durum, hangi coğrafyada olursa olsun değişmiyor. İster Kenya'da, isterse Almanya'da. Bollinger sosyalist Doğu Almanya'yı filmden önce tahlil edersek, bir toplum düşünün sınırın bir tarafı bikem ( güzel, körpe kız gibi bir şey )mahiyetinde, bir tarafı da olimpiyat oyunlarında sporcusunu cinsiyet değişikliğine itecek kadar erilleştiren dayatmacı sosyalist. Devam ederek, teemmül edelim, bir tarafı refah içinde ( en azından öyle gözüküyor ), bir tarafı da muhayyilesini tek bir zümreye terketmiş. İşte bu tahlilin sönük tarafında bulunan bir annenin uğrunda, çocuklarının annnesinin muhayyilesini süslemesini anlatan, samimiyeti tavan yapmış, mizah kalitesi de yerinde iç gıcıklayıcı bir film.
Good Bye Lenin, oyunculukları sniper tadında hayatı rahatlıkla vurabilen, sistemin terkibini de slogan atmadan ve sıkmadan anlatan, keyifle izlenebilecek filmlerden. Hayatta insan herkes için bir şey yapar da, annesini bazen rafa kaldırır. Çünkü, sevgi şımarıklığın yoldaşıdır. Bu filmde bir çocuğun annesi için yaptığı sevimli fedâkarlıklar, son sahneyle ya ölümsüzleşir ya da yerle bir olur.
Wolfgang Becker, bir daha böyle bir film yapmak istese herhâlde yapamaz.
Annenin gönlündeki ülke belki de yıkılmamıştır. Realizm mi, Ütopya mı ?
Becker'e göre her ikisi de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder