Bu sosyologun zamanında Martin amcasının dediği gibi "bir hayâli vardı", bunu da habitus kavramıyla açıkladı. habitusun anlamı sınıf olsa da, Bourdieu burada kültürün ve uhbuşe ( türlü kabilelerden meydana gelen topluluk ) kentleşmenin ortaya çıkardığı bir bağdan sözetmekte. İnsanlar aldığı eğitimle bir şeylere yatkınlık duyar. Buna bir nevi toplumsal ahlâk da diyebiliriz. Yine insan çevresinden edindiği görgü ve kurallarla bir olay karşısında safını belli eder. Bourdieu bunu da Doxa kavramıyla açıklamıştır. yâni menfi ya da müspet kişinin bir olay karşısında aldığı tutum habitus diskuruna göre safını belli etmesiyse, bu da Doxa'yı doğrumaktadır. Doxa kavramını haşiye edecek olursak; taraftarlık ya da sabitfikirlilik veyâhut bir şeye aidiyet duygusu babında şiddetle bağlanmaktır. Misâl, Kemalist bir toplumda büyüyen insan, kendisinin kontrolünü aldığı eğitimle beraber körü körüne başkasına devretmişse, bu Doxa'dır.
Bourdieu'nun söylemleri okunduğunda sıkıntılı bir insan olduğu açıkça anlaşılıyor. Bourdieu bir şeylerin değişebilmesi için, benzerlerinden farklı olarak aktivist kimliğini de öne çıkaran bir sosyolog. Toplum analizcilerinin düştüğü en büyük yanılgı, ortaya bir kavram sunup, kavramları üzerinden dönen tartışmalarda öğretici olacaklarına, kavramları kendileri ortaya sunmamış gibi asistan olmayı yeğlemeleridir. Bourdieu'nun farkı, Habitus kavramında açıkladığı üzre, eğer sınıfların derdi çevrelerinden aldıkları kültürse ve o kültürle dillerini oluşturuyorlarsa, toplumun işlevsel ve tekdüzelikten kurtularak, yeni bir söylem geliştirip, birbirlerini anlaması için, aktivist olması gerekliliği tezi ve yaşantısıdır.
Bunun dışında bugün Türkiye'de insanları tanımadan çare üretmeye çalışan sözde aydınların, arada sırada Bourdiue'nun yaşantısına gözatmaları gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder