16 Şubat 2012 Perşembe

Lars Von Trier


Bergman'ın yamağı olmayı tabula rasa yöntemiyle denemiş, soğuk iklim mağduru, ruhu bilmediğinden soğukluğu filmlerine tebelleş etmiş ve Michael jackson kadar beyazlaşmış bir yönetmen olan Trier'e, kısaca Bergman senin dengin değil demek istiyorum. Bu tarz, rus entelijansiyasının tekevvünü (doğuşu) için çırpınan zamanın rus çarlarının durumu gibi absürd ve bir o kadar yararlı şeylerin peyda olmasına neden olan bir saik. Taklid, mukallide vurduğu sürece ses çıkaran bir edimdir.  Gerçekten taklid edilmesi gereken Bergman'ı acaba Trier mi incilvâri bir çelişki yumağında taklid etmeliydi ? çözsem istihbarat elemanı olurdum, bana ne lan ! tamam, tamam bana ne değil; olayı çözmeye uğraşalım; ilk önce sugra:( tez de diyorlar) Bergman; Dostoyevski, Tolstoy  ve Gogol'un yandan yemiş hâlidir. Yâni, arayışı filmlerinde içselleştirir.  O kadar tanrı diyalektiği yapar ki, işte skolastik hristiyan öğretisi de budur.  Biz neyiz, biz kaç kişiyiz, insan ilah olamaz (ki), e bizi niye kandırdılar ? gibi...  Trier de Bergman'a bu soruları ma'nen sorarak Dogville gibi bana göre fazlasıyla taklidçi bir filme imza atmıştır.

Şimdi ben şiir yazacak olsam, Orhan veli'yi taklid etmem.  Bunun kibirle alâkası yok; Orhan veli, birkaç romantik şair gibi fazlaca şişirilmiş bir balondur. Split brain vakası. istemsiz hareket gibi yani. Trier n'apmış, kendisine Bergman'ı lâyık görmüş. höst deve !!! Yalnız, Trier birkaç noktada kırmızı işıkta geçen porsche motoru takılmış fiat gibidir. ( alın size güncel espri, engin ardıç'a dönmeyim de :) ) Bunu ünlü üçlemesi goldheart'ta görebiliriz. 

Goldheart; sımsıkı sıkı sıkı sıkı sıkılmadan sar beni girdabının tezahürüdür. Teatral ögeler, bilmeceler, bir oyuncunun göz kırpması için 30 dakika, ama teatral sinemanın bana göre son dönemdeki yüz aklarındandır. E niye eleştirdin hödük diyenler için . " eleştiri bağnaz bir hücum silahıdır" sözü
kulaklarımıza küpe olsun . Bu filmlerinde, boş bir dairenin etrafında kendi başarısızlığını gözler önüne seren insanlar, batı toplumunu ihtiva etmektedir ve  Trier de bunu başarıyla aksettirebilmiştir.

Son filmi bir bardak suda Aziz yıldırım'ı içeri attırdığı  ve Dücane o konuya değinip, olayı estetikle açıklayabileceği için, topa girmiyorum. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder